Gerilim Türkiye’ye zaman kaybettirir

12 Şub 2017
Gerilim Türkiye’ye zaman kaybettirir

Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Erol Bilecik, Türkiye’nin “Cumhurbaşkanlığı Sistemi”ne geçişini öngören anayasa referandumuna yaklaşımını şu mesajla ortaya koydu:

Demokrasinin kurum ve kuruluşlarının işlemesini fevkalade önemli görüyoruz. Güçlü ve iyi çalışan bir Meclis, bağımsız ve tarafsız yargı, etkin icraat... Bunlar demokrasiyi geliştirecek unsurlar.

Vatandaşların tamamının hak ve özgürlüklerinin güvence altında olmasının büyük önem taşıdığını belirtti:

TÜSİAD, bu anlayışın savunuculuğunu yapmaktan vazgeçmez.

Denetim ve denge mekanizmalarının önemine işaret edip, ekledi:

Biz anayasa gibi önemli bir konuda uzmanlardan destek alarak üyelerimizi bilgilendirir, uygun tartışma ortamı hazırlarız. Bunun dışında üyelerimize herhangi bir yön göstermeyiz.

Kapalı sandıkta kullanılacak oyun her vatandaşın kendi özgür tercihine bağlı odluğunu vurguladı:

Oyun rengi konusunda kurumsal işaret vermeyiz.

Dünyada başkanlık sisteminin son derece başarılı uygulandığı ülkeler olduğunun altını çizip, sürdürdü:

Güçler ayrılığı, denge ve denetim mekanizmalarının sürekli, rahat çalışıyor olması, demokrasi ve geleceğimiz açısından çok önemli.

Bu noktada seçimler ve darbe girişimi nedeniyle gündemin alt sıralarına düşen konuyu anımsattı:

Ekonomide yapısal reformlara öncelik verdiğimiz bir gündeme dönebilmeyi arzu ediyoruz. Dünya çok önemli değişimlerden geçiyor. Dijital devrimi yakalamak, olmazsa olmazımız.

Referandum öncesi ülkemizde, “Evet” ve “Hayır” cephelerinin oluştuğunu, iki tarafın da birbirini “vatan hainliği”yle suçladığını anımsattım, yanıtladı:

Bu söylem tarzını doğru ve sağlıklı bulmuyorum. Gizlilik prensibi olan bir referandumdan bahsediyoruz. İnsanlar özgür düşünceleriyle sandığa gider, oyunu kullanır.

Yapıcı diyalog ortamının öneminin altını çizdi:

İşi gerilim noktasına götürmek, Türkiye’ye fevkalade zaman kaybettirir.

Ayrışmadan artık vazgeçmek gerektiğini kaydetti:

Birlik ve beraberlik mesajlarının sıkça dile getirilmesine ihtiyaç duyduğumuz dönemdeyiz. Yapıcı, olumlu, birbirine katkı veren diyaloglar artık vazgeçilmez olmalı...

Ardından ekledi:

Demokrasinin vazgeçilmez yapısıyla sandıktan çıkan sonucun işaretine göre düzen kurulur. Ancak, kurulan düzende eksik parçalar varsa, bunları dile getirmek sivil toplum örgütlerinin, kurumların görevi.

İnsanların birbirini “vatan hainliği” ile suçlamadığı, havanın gerilmediği bir ortamda sandığa gidebilecek miyiz acaba?

İSTİHDAM KAMPANYASINA ‘SAĞDUYULU YAKLAŞIM’ OLUR

TÜSİAD Başkanı Erol Bilecik’e TOBB’un Çalışma Bakanlığı ile “+1” şeklinde başlattığı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın çıtayı yukarı taşıdığı istihdam kampanyasını sordum, işsizliği anımsattı:

İşsizlik maalesef çift hanelerde. Genç işsizlik oranı yüzde 28.5. Bu tabloda bu kampanya önemli.

Kampanyanın güçlü olduğunu belirtip, ekledi:

Ancak, her sektörün, şirketin, grubun kendi dinamikleri var. O dinamiklere göre hareket etmek lazım. Kampanyaya herkesin sağduyulu yaklaşacağını düşünüyorum.

TÜRKİYE VARLIK FONU’NUN ADI HATALI GÖRÜNÜYOR

TÜSİAD Başkanı Erol Bilecik, Türkiye Varlık Fonu ile yapılmak isteneni tam olarak anlamak istediklerini belirtti:

Şu ana kadar oluşan yapıya, atılan adımlara bakınca isimde bir hata varmış gibi görünüyor.

Dünyada varlık fonlarının genelde doğal kaynaklara dayandığını anımsattı:

Oralarda artan kaynak varlık fonuna konuluyor. Çin, ABD, İskandinav ülkeleri böyle yapıyor. Başarılı çalışan varlık fonu örneklerini görüyoruz.

Türkiye’nin tasarruf açığı olduğuna dikkat çekti:

Ülkemizde Marmaray, Avrasya Tüneli, 3’üncü köprü, 3’üncü havalimanı gibi müthiş projelere imza atıldı. Bu tür projelerde dış finansmanda yeteri kadar akış olamayacağı varsayılarak söz konusu fon kuruldu.

“Bu fon kurulurken uzmanlardan, ekonominin kurumlarından görüş alınamaz mıydı? Tartışmaya açılamaz mıydı?” diye sorup, sürdürdü:

Kurulan fonun SPK’nın ilgili kurallarına tabi olmayacağını görüyoruz. Dolayısıyla denetimle ilgili bir düzenleme yapılsa daha iyi olmaz mı?

Türkiye’nin milyarlarca dolarlık varlıklarının bu fona alındığına işaret etti:

Bu adımlar kamuoyunda sorgulama ihtiyacı ortaya çıkarıyor.

Şu ana kadar ortaya çıkan yapının klasik varlık fonu olmadığını savundu:

Daha çok büyük, mega projelerin dış finansmanı için kullanılacağı anlaşılıyor.

Türkiye Varlık Fonu’nun vatandaşlardan borçlanma olasılığını da değerlendirdi:

Böyle bir güçle içeride borçlanmaya çıktığında, özel sektör borçlanma açısından rekabet edemez.

REYTİNG KURULUŞLARI ‘AVANS’ VERMELİYDİ

Erol Bilecik’e uluslararası reyting kuruluşlarının Türkiye’nin notunu indirmesine yaklaşımını sordum, anlattı:

Türkiye’nin bir zaman avansına ihtiyacı vardı. Çünkü, çok muazzam bir kalkışma yaşadık. Cumhuriyet tarihimizde benzerine rastlanmamış olaydı. Evet, Türkiye’nin bilanço figürlerine bakılınca geliştirmemiz gereken noktalar var. Ama reyting kuruluşları da zamanlama açısından agresif davranıyor.

KUR DALGASI EKONOMİNİN ATEŞİNİ ARTTIRDI

Erol Bilecik, döviz kurlarında yaşanan aşırı oynaklığı insan vücudundaki ateş yükselmesine benzetti:

Yani, bir hastalık durumu söz konusu değil. Hastalık demek, ekonomik kriz anlamına gelir. Öyle bir durum yok.

Merkez Bankası’na dikkat çekti:

Merkez Bankası, teknik olarak bakıldığında kurları da, faizi de fevkalade iyi yönetebilir. Bunun için siyasi iklimden kurtulması gerekir.

Türkiye için enflasyonun yüzde 5’in altına çekilmesinin önemli olduğunu vurguladı:

Enflasyon düşmedikçe maalesef faizleri de düşürmek mümkün olmaz. Teorik olarak düşürseniz de kendi seyrini bulur. Çünkü, matematik ortada. Hesaplamak çok kolay.

Görevdeki teknisyenlere güvendiklerini kaydedip, ekledi:

Kısa vadeli değil ama orta vadeli baktığımız zaman endişeli değiliz.