TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner'in “World Energy Outlook 2012 Türkiye Tanıtımı" Açılış Konuşması

Sayın Bakanım, değerli konuklar ve basın mensupları,
Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği adına hepinizi saygıyla selamlıyorum. TÜSİAD
Sektörel Politikalar Komisyonu bünyesinde faaliyet gösteren Enerji Çalışma Grubu tarafından
düzenlenen “World Energy Outlook 2012 Türkiye Tanıtımı”na hoşgeldiniz.
 
Uluslararası Enerji Ajansı’nın Baş Ekonomisti ve Ekonomik Analiz Bölümü Başkanı Sayın
Fatih Birol, bugün burada artık her yıl tüm dünyada büyük bir ilgiyle karşılanan World
Energy Outlook raporunun 2012 yılı Türkiye sunumunu gerçekleştirecekler. Kendilerine,
bugün bizimle oldukları için huzurlarınızda bir kez daha teşekkür ediyorum.
 
Sayın Birol, sunumu ile uzun dönemli dünya enerji arz ve talebine ilişkin projeksiyonların
yanı sıra dünya enerji denkleminde son dönemde meydana gelen gelişmeleri aktaracak ve
belli başlı enerji üreticisi ve kullanıcısı konumundaki ülkelerin politika tercihlerine ilişkin bir
ufuk turu yapma imkanı sağlayacak.
 
Sayın Birol’un ana tema konuşmasının ardından, “Değişen Küresel ve Bölgesel Dinamikler
Işığında Türkiye Enerji Sektörü” başlıklı ve iş dünyası ve enerji sektörünün değerli
temsilcilerinin yer aldığı bir de panelimiz var. Bu panelde de, Türkiye’nin arzu edilen
şekilde enerji sektöründe bölgesel bir güç konumuna gelebilmesi için, enerji piyasalarımızda
gerçekleştirilmesi gereken reformlara ilişkin önceliklerimizi ele almak arzusundayız.
 
Uluslararası Enerji Ajansı projeksiyonlarına göre;
 
• gelecek dönemde petrol ve doğal gaz üretiminin ABD başta olmak üzere bazı
ülkelerde yeniden canlanması;
• bu doğrultuda üretim ve tüketim yapılarının değişmesi,
• ülkelerin nükleer enerjiden çekilme kararları,
• enerji fiyatlarında meydana gelen yükseliş ve aşırı oynaklık
• ve bütün bunların da bir sonucu olarak enerji verimliliğine yöneliş
 
önümüzdeki dönemde enerji politikalarında öne çıkan konular olacaktır. Yine projeksiyonlar
çerçevesinde bir diğer önemli gelişme ise, Çin, Hindistan ve Ortadoğu ülkelerinde yükselen
yaşam standartlarına paralel olarak 2035 yılına kadar enerji talebinin üçte birin üzerinde
artmasıdır. Enerji arzı açısından bakıldığında petrol ve gaz üretiminde yeni teknolojilerin
yardımıyla özellikle Amerika’da kaya gazı konusunda sağlanan gelişmeler küresel enerji
arzını doğrudan etkilemiş ve Avrupa’nın elektrik üretiminde kömür gibi görece daha ucuz
ancak sera gazı salınımlarını artırıcı bir kaynağa yönelime neden olmuştur.
 
Türkiye’ye baktığımızda ise birincil enerji tüketiminde 21. sırada gelsek de, OECD ülkeleri
içerisinde geçtiğimiz 10 yıllık dönemde enerji talep artışının en hızlı gerçekleştiği ülkeyiz.
Artan talebimize paralel olarak, enerjinin arz güvenliğinin dengeli bir bileşim ve rekabetçi
fiyatlar ile sağlanması sürdürülebilir kalkınma açısından gelecek kuşaklara karşı en önemli
sorumluluklarımız arasında bulunuyor. Bu nedenle, başta sanayi olmak üzere sektörlerin
rekabet gücünü artırabilmek için, kaliteli enerjinin uygun fiyattan temin edilebilmesi ve
verimli kullanılabilmesi gerekmekte.
 
Bunun zor bir denklem olduğunu her fırsatta yineliyoruz. Enerji bileşimini daha az karbon
yoğun hale getirmek için çabalarken, yüksek büyüme beklentimiz enerji talebini artıracaktır.
Bu durum, enerji bileşiminde belirli seçimler yapmamızı gerektirecektir.
 
Denklemin bir yanında enerjide arz güvenliği çerçevesinde kömürle çalışan termik ve büyük
hidroelektrik santralleri bulunuyor. Söz konusu termik santraller, görece daha ucuz enerji
sağlıyor, ancak karbondioksit emisyonlarını artırıcı etki yapıyor. Hidroliğe baktığımızda da
mevcut planlamaların 2020’li yıllarda bu potansiyelin tamamının kullanılmasını hedeflediğini
görüyoruz. Diğer yanda ise, karbon içerikli olmakla birlikte daha temiz ancak ithalat talebini
önemli ölçüde artıran doğalgaz bulunmakta. Halihazırda ülkemiz dünyada 2002 yılından
bu yana elektrik ve doğal gazda Çin’den sonra en fazla talep artış hızına sahip ikinci büyük
ekonomi olmuştur. Bütün bu gelişmelere rağmen, şunun tekrar altını çizmek isterim ki,
yenilenebilir enerji kaynaklarımızdan yeterince faydalanamıyoruz. Şu an itibarı ile 2020 yılı
için koyduğumuz rüzgar ve güneş enerjisi hedeflerine ulaşmamız zor gözüküyor. Hem cari
denge, hem de sürdürülebilir kalkınma açısından yenilenebilir enerji başta olmak üzere yerli
kaynaklarımıza yatırıma hız verilmesinin önemli olduğunu düşünüyoruz.
 
Bu zor denklemin arzu ettiğimiz şekilde çözülmesi için gelecek 10 yılda 2023 vizyonu
ile hazırlanmış olan enerji ve iklim politikalarının hayata geçirilmesi için gerekli ortamın
sağlanması gerekmektedir. Dolayısı ile önümüzdeki 10 yıllık fırsat penceresini çok iyi
değerlendirerek gerekli yatırım ve finansmanı harekete geçirecek kararları bir an önce almak
durumundayız.
 
Bu 10 yıl ülkemizde olduğu küresel bağlamda da kritik. Bildiğiniz gibi iklim değişikliğinde
2020 yılına kadar yeni bir sistemin kurulması öngörülmekte. Bu hedefe yönelik olarak
TÜSİAD her sene gerçekleştirilen İklim Değişikliği Taraflar Toplantılarına özel sektörü
temsil etmekte ve müzakerelere katılmaktadır. Bu çerçevede, bu sene Doha’da yürütülen
iklim değişikliği müzakereleri ve alınan kararların iş dünyası açısından muhtemel sonuçlarını
27 Aralık 2012 tarihinde "Düşük Karbon Ekonomisinde Rekabet Gücü: 2012 ve Sonrası
için Beklentiler" seminerimiz ile değerlendireceğiz.
 
Değerli Konuklar,
 
Türkiye’de enerjide arz güvenliğini sağlamak için planlanan üretim ve altyapı yatırımlarının
gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Bu yatırımların gerçekleştirilebilmesi için önemli
bir önkoşul da uzun vadeli öngörülebilirliktir. Bu çerçevede, son dönemde piyasanın
liberalleştirilmesi yönünde atılan adımları memnuniyetle karşılamaktayız.
 
Uzun vadeli öngörülebilirliğin sağlanması için de serbest piyasa dahilinde referans bir fiyatın
oluşması kritik öneme sahiptir. Enerji borsası, bu referans fiyatın şeffaf ve piyasa temelli
bir çerçevede oluşmasının en verimli yoludur. Bugüne kadar Türkiye’de enerji borsasının
kurulması için birçok önemli adım atıldı. Bu borsanın kurulmasına yönelik TEİAŞ ve Avrupa
Enerji Borsası arasında bir mutabakat protokolü de imzalandı. Bu protokol ile Türkiye’nin
enerji borsasının tasarımında Avrupa’daki örneklerden faydalanılacağını ve Türkiye’nin koşul
ve ihtiyaçları göz önünde bulundurularak en doğru sistemin uyarlanacağını umuyoruz. Söz
konusu borsanın oluşturulma aşamasında bu sistemi kullanacak ve içinde yer alacak paydaşlar
ile diyalog mekanizmasının geliştirilerek devam etmesi arzusundayız.
 
Uzun vadeli öngörülebilirlik için vurgulamak istediğim bir diğer unsur da piyasanın
düzgün işleyişinin temin edilmesidir. Bunun gerçekleştirilmesinde önemli bir adım olarak
gördüğümüz Elektrik Piyasası Kanun Tasarısı Taslağı ve 4646 Sayılı Doğal Gaz Kanun
Tasarısı Taslağının 2012 yılının başında serbestleştirilmesi sürecinde tüm paydaşların görüşe
 
açılmış olması memnuniyet vericidir. Ancak enerji sektörünün tüm paydaşları açısından
büyük önem arz eden kanunların nihai hale getirilmesi sektörün tüm oyuncularının önünü
görebileceği bir ortam yaratılması açısından kritik öneme sahiptir.
 
Bununla birlikte, elektrik piyasası üretim özelleştirmelerinin de ivedilikle tamamlanması
gerekmektedir. Ancak, özelleştirme uygulamalarının piyasa mekanizmalarını bozucu, rekabeti
ve tüketici haklarını kısıtlayıcı etkisi olmaması ve verimlilik artışı odaklı olmasına dikkat
edilmelidir. Türkiye sanayiinin uzun dönemli rekabet gücü bu vizyona kritik derecede
bağımlıdır.
 
Değerli Konuklar,
 
Sözlerime son vermeden önce bugün ülkelerin en önemli hedeflerinden birinin enerjinin arz
güvenliğinin ve sürdürülebilirliğinin sağlanması olduğunu bir kez daha vurgulamak istiyorum.
Ayrıca iklim değişikliği ve artan çevre duyarlılığı karşısında yenilenebilir enerji kaynaklarının
geliştirilebilmesi için düzenlemelerin öneminin de altını çizmek isterim. Bunların
gerçekleştirilebilmesi, ancak rekabet ve yatırım ortamını kuvvetlendirecek yapısal reformlar
ile mümkün olabilecektir. Güvenle ifade edebilirim ki, bu koşullar sağlandığı takdirde
Türkiye özel sektörü enerji yatırımlarını hızla devreye sokacak kapasiteye sahip durumdadır.
 
Beni sabırla dinlediğiniz için teşekkür ederim…