TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner'in “World Energy Outlook 2011 Türkiye Tanıtımı” Konferansı Açılış Konuşması

TÜSİAD Sanayi, Hizmetler ve TarımKomisyonu bünyesinde faaliyet gösteren Enerji Çalışma Grubu tarafındandüzenlenen “World Energy Outlook 2011 Türkiye Tanıtımı” başlıklıkonferansımıza hoşgeldiniz.


Uluslararası Enerji Ajansı’nınBaş Ekonomisti ve Ekonomik Analiz Bölümü Başkanı Sayın Fatih Birol, bugünburada artık her yıl tüm dünyada büyük bir ilgiyle karşılanan World EnergyOutlook raporunun 2011 yılı Türkiye sunumunu gerçekleştirecekler. Kendilerine,davetimizi kabul edip bugün bizimle oldukları için huzurlarınızda bir kezdaha teşekkür ediyorum.

Sayın Birol, sunumu ile uzun dönemlidünya enerji arz ve talebine ilişkin projeksiyonlar ve belli başlı enerjiüreticisi ve kullanıcısı konumundaki ülkelerin politika tercihlerine ilişkinbir ufuk turu yapma imkanı sağlayacak.

Sayın Birol’un ana tema konuşmasınınardından, “Enerji Piyasalarının Serbestleştirilmesi” başlıklı ve işdünyası ve bürokratlardan oluşan değerli konuşmacılarımızın yer aldığıbir de panelimiz var. Bu panelde de, Türkiye’nin bölgesel güç olabilmesiiçin Türkiye enerji piyasalarında gerçekleştirilmesi gereken reformlarailişkin önceliklerimizi ele almak arzusundayız.

Enerjide arz güvenliğinin sağlanmasıve küresel iklim değişikliği ile mücadele zorunluluğu, tüm ülkeleriçin son derece hassas seçimlerin yapılmasını gerektiriyor. Yüksek birkalkınma hızına ulaşmasını arzu ettiğimiz ülkemizin enerji talebi zatenbüyüme oranının üzerinde seyrediyor.

Uluslararası Enerji Ajansı projeksiyonlarıgelecek 25 yıl içerisinde dünya enerji tüketiminin %60’ın üzerinde artacağınıöngörüyor. Aynı uluslararası tahminler 2020 yılına kadar Türkiye’nin enerjitüketiminin gelişen ekonomisi ile dünya ortalamasının üzerinde artacağınaişaret ediyor. İçinde bulunduğumuz dönemde, her çeşit iktisadi faaliyetinen önemli girdisi olan enerjinin arz güvenliğinin dengeli bir bileşimve rekabetçi fiyatlar ile sağlanması sürdürülebilir kalkınma açısındangelecek kuşaklara karşı en önemli sorumluluklarımız arasında bulunuyor.

Bir yandan başta sanayi olmaküzere sektörlerin rekabet gücünü artırabilmek için, kaliteli enerjininuygun fiyattan temin edilebilmesi ve verimli kullanılabilmesi gerekmekte;diğer yandan ise “sürdürülebilirlik” çerçevesi içerisinde ekonominindaha az “karbon yoğun” olarak büyümesini temin etmek ve çevrenin korunmasınaazami dikkat göstermek durumundayız.

Türkiye, halihazırda enerjisinin% 31’ini doğalgazdan, %31’ini kömürden, % 28’ini petrolden ve sadece%10’unu yenilenebilir kaynaklardan sağlıyor. Ülkemizin toplam sera gazıemisyonları ise 1990-2009 yılları arasında % 97,6 artış göstermiş durumda.Burada en büyük payı %75 ile enerji kaynaklı ve % 9 ile atık kaynaklı emisyonlaralıyor. Gelecek dönemde bu emisyonların, büyüme hedeflerimizi ve rekabetgücümüzü etkilemeyecek makul bir oranda azaltılması gerekmektedir.

Türkiye, önümüzdeki dönemde sürdürülebilirkalkınma ilkeleri çerçevesinde oluşturulmuş yeni bir ekonomik düzenderekabet etmek durumunda kalacak. Bu yeni düzende ekonomik büyüme, enerjidearz güvenliğinin sağlanması ve iklim değişikliği ile mücadele gibibirbiriyle iç içe geçmiş konularda küresel çözüm arayışları ön planaçıkacak.

Enerji bileşimini daha az karbonyoğun hale getirmek için çabalarken, yüksek büyüme beklentimiz enerjitalebini artıracaktır. Bu durum, enerji bileşiminde belirli seçimler yapmamızıgerektirecektir.

Denklemin bir yanında enerjidearz güvenliği çerçevesinde yerli kaynaklarımız olan termik ve büyük hidroelektriksantralleri bulunuyor. Kömürle çalışan termik santrallar, görece dahaucuz enerji sağlıyor, ancak karbondioksit emisyonlarını artırıcı etkiyapıyor. Bu potansiyelimizi değerlendirirken, yeni kurulacak kömür santrallarınınyüksek verimli şekilde tasarlanması, mevcutların da teknolojilerinin yenilenerekdaha verimli çalışmalarının sağlanması gereklidir.  Hidroliğe baktığımızdada mevcut planlamaların 2020’li yıllarda bu potansiyelin tamamının kullanılmasınıhedeflediğini görüyoruz. Diğer yanda ise, karbon içerikli olmakla birliktedaha temiz ancak ithalat talebini önemli ölçüde artıran doğalgaz bulunmaktadır.Başta rüzgar olmak üzere yenilenebilir enerji kaynaklarımızdan yeterincefaydalandığımızı da henüz söyleyemiyoruz. Bu doğrultuda yerli ve yenilenebilirenerji yatırımlarına hız verilmesi için gerekli önlemler alınmalıdır.

Enerji ithalatçısı bir ülke olarakgirdiğimiz bu mücadele, maalesef birbiriyle çelişen amaçları bünyesindebarındırıyor ve kazanması göründüğünden daha zor. Bu zor denklemin arzu
ettiğimiz şekilde çözülmesi içingelecek 10 yılda 2023 vizyonu ile hazırlanmış olan enerji ve iklim politikalarınınhayata geçirilmesi için gerekli ortamın sağlanması gerekmektedir.
Dolayısı ile önümüzdeki 10 yıllıkfırsat penceresini çok iyi değerlendirerek gerekli yatırım ve finansmanıharekete geçirecek kararları bir an önce almak durumundayız.

Enerji verimliliği de küreseliklim değişikliği ile mücadele ve düşük karbonlu ekonomiye geçiş sürecindekullanabileceğimiz, gerek arz güvenliğinin sağlanması, gerekse ekonomikbüyüme için çok önemli bir araç olan, aynı zamanda hepimizin tüketicilerolarak basit alışkanlıklarımızı değiştirerek büyük katkılar yapabileceğimizbir alan olarak ortaya çıkıyor. Zira, Enerji Bakanlığı verileri uyarıncaülkemizde, bina sektöründe %30, sanayi sektöründe % 20 ve ulaşım sektöründe%15 olmak üzere dört Keban Barajı inşa edebilecek yaklaşık 7.5 milyar TL değerinde enerji tasarruf potansiyeli bulunuyor.

Enerjide arz güvenliğini sağlamayadönük yatırımlar için önemli bir önkoşul da uzun vadeli öngörülebilirliktir.Bu çerçevede son dönemde piyasanın liberalleştirilmesi yönünde atılanadımları memnuniyetle karşılamaktayız.

Uzun vadeli öngörülebilirliğinsağlanması için de serbest piyasa dahilinde referans bir fiyatın oluşmasıkritik öneme sahiptir. Enerji borsası, bu referans fiyatın şeffaf ve piyasatemelli bir çerçevede oluşmasının en verimli yoludur. Ancak bundan daöte enerji borsası, ülkemiz enerji sektörünün liberalizasyon sürecininilerleyerek tam serbest ve rekabetçi bir yapı oluşturulması hedefi doğrultusundaulaşılması gereken bir sonraki aşamayı ifade etmektedir. Bu ise uzunerimli bir sistem tasarımına dönük bir dizi köklü düzenleme yapılmasınıgerektirmektedir.

Bu vesileyle elektrik piyasasıüretim özelleştirmelerinin ivedilikle başlatılıp sürdürülmesi gerektiğininaltını çizmek istiyorum. Özelleştirme uygulamalarının piyasa mekanizmalarınıbozucu, rekabeti ve tüketici haklarını kısıtlayıcı etkisi olmamalı ve verimlilikartışı odaklı olması gerekmektedir.

TÜSİAD olarak, enerji sektöründekiöncelikli alanımız; enerji piyasalarının serbestleştirilmesi, yenilenebilirenerji kaynaklarının geliştirilmesi, enerji verimliliğinin sağlanmasıve bütün sürecin sürdürülebilir kalkınma ilkeleri çerçevesinde oluşturulmasıdır.Türkiye sanayiinin uzun dönemli rekabet gücü bu vizyona kritik derecedebağımlıdır.