TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Cansen Başaran-Symes’in "Yargı ve İş Dünyası Sempozyumu” Açılış Konuşması

Sayın Bakanım, Yargı Organlarımızın ve İş Dünyamızın Değerli Temsilcileri, Değerli Katılımcılar,

Yargı hizmeti veren kurumlarımızı, yargı mensuplarını ve iş dünyasını bir araya getiren bu toplantıyı düzenlediği için Adalet Bakanlığına ve Sayın Bakanımıza teşekkürlerimi sunarak başlamak isterim.

İki gün boyunca gerçekleştirilecek oturumlar, idare hukukundan, ticaret hukukuna, iş hukukundan icra iflas hukukuna kadar çeşitli alanlardaki uygulama ve düzenlemeleri somut olarak ele almamıza imkan verecek.

Buradan çıkacak sonuçların hukuk uygulamamıza yansıması ve iş dünyasının bu alandan kaynaklanan sorunlarının çözümüne katkıda bulunması, bu toplantıyı amacına ulaştırmış olacaktır.

Değerli Katılımcılar,

Türkiye, yargı ve hukuk sistemi alanındaki reform adımlarını süratle hayata geçirerek, tüm olumsuz küresel ekonomik koşullara rağmen, içinde bulunduğu ülkeler grubundan pozitif ayrışabilir. Yargı ve hukuk sisteminde hızla reform gündemine dönerek önemli bir fark yaratma şansımız önümüzde...

TÜSİAD’ın yargı reformunu ilgilendiren konulardaki çalışmaları, hepinizin bildiği gibi demokratikleşme çalışmalarımızın da yoğunlaştığı 90’lı yıllara dayanıyor. Yargı reformunu iki temel blokta ele alan çalışmalarımız oldu.

Bunlardan birincisi, yargının anayasal düzenlenmesi ve kuvvetler ayrılığı içindeki yeridir. Bu çalışmalarımız arasında merhum Bülent Tanör’ ün 1997 tarihli “Türkiye’de Demokratikleşme Perspektifleri” raporu Türkiye’de demokratikleşme sürecinde önemli bir çalışma olmuştur. Bu dönemde yargı bağımsızlığı ve diğer anayasal organların işlemlerinin yargı denetimine tabi olması, en çok üzerinde durduğumuz konular oldu.

İkinci temel blok ise, yargının yurttaşların günlük yaşamlarına yönelik boyutudur. Bu çerçevede yargı hizmetlerinin kalitesi ile ilgili çalışmalar yaptık. Hizmette kaliteye odaklanan 1998 tarihli “Yargılama Düzeninde Kalite” raporunu bu kapsamda hatırlatabilirim.

2004 tarihinde yayımladığımız “Adil Yargılanma İlkesi Işığında Hukuk Devleti ve Yargı Reformu” raporumuz ile 2012 yılında yayımladığımız “Yargıda Etik” raporu da mevzuat hazırlık çalışmalarına kaynak olabilecek kapsam ve derinlikte hala güncelliğini koruyan öneriler içermektedir.

Bu vesileyle, son olarak Yargı Reformu Çalışma Grubumuz tarafından kaleme alınan ve geçen yıl yayınlanan “Yargı Hizmetlerinde Kalite” raporumuzun yakın bir zamanda bir konferansla tartışmaya açılacağını da belirtmek isterim. Raporun yargı hizmetlerinde kaliteyi artıracak önerilerinin adalet bürokrasisinin yararlanacağı bir referans olacağına inanıyorum.

Değerli Katılımcılar,

Bir iş dünyası kuruluşu olarak hukuk uygulamasına bakarken, hukuk güvenliği ve hukuk uygulamasının istikrarlı ve öngörülebilir olmasının önemini bir kez daha burada belirtmek isterim. Hukukun istikrarlı ve öngörülebilir olması yatırım ortamı için olmazsa olmaz ön koşuldur.

Hukuksal ilişkilerde devlete yüklenen en önemli görev, hiç şüphesiz, hukuk düzeninde istikrarın ve öngörülebilirliğin sağlanması ve kazanılmış hakların korunmasının teminat altına alınmasıdır.

İdarenin hak doğuran işlemleri ile kazanılan meşru statüler korunmalıdır. Böylece kişiler, idari işlemlerdeki değişikliklerden etkilenmemelidir. Bu güvencenin sağlanması amacıyla idari yargılama usulüne yönelik kapsamlı bir çalışma gerçekleştirilmelidir.

Bununla birlikte, Adalet Bakanlığımızın uzunca bir süre önce hazırlık çalışmalarını yürüttüğü ancak yasama gündemine gelemeyen Genel İdari Usul Kanunu çalışmasının önemine dikkat çekmek isterim.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında da karşılığını bulan gerekçeli karar kavramı adil yargılanma hakkının yapı taşlarından biridir. Burada elbette sadece şeklen gerekçe değil gerçek anlamda gerekçeden bahsediyoruz. Bu niteliği haiz gerekçeli kararlar, hukuk uygulamamızın kalitesini de artıracaktır.

Hukuku uygulamada yetkinliğin aynı zamanda yargı etiğinin de bir parçası olduğunu belirtmek isterim. Etik kuralların oluşturulması ve etkin uygulanmasının, yargıda gerek hizmet kalitesini, gerekse karar kalitesini sağlayacak önemli bir araç olarak görüyoruz.

Değerli Katılımcılar,

Türkiye’nin, bir ayağı yargı bağımsızlığını ve tarafsızlığını sağlayacak, diğer ayağı ise yargıda etkinliği ve sürati artıracak kapsamlı bir reforma ihtiyacı vardır. Reform çalışmalarının bir metodolojisi olmalı; bilimsel ve katılımcı bir süreçle yürütülmelidir.

Hepimizin bildiği gibi bir ülkenin ekonomik gelişmesi, siyasi ve ekonomik istikrar ile demokratik bir hukuk devleti olmaksızın sağlanamaz.

Hukuk devleti ve hukuk güvenliği ilkelerinin hayata geçirilmesi ve yargının hızlı, adil ve istikrarlı bir yapıya kavuşturulması aynı zamanda AB'ye tam üyelik yolunda atılması gereken önemli adımlardır. Üyelik müzakerelerinde 23. ve 24. başlıkların açılması ve süratle kapatılması bu alandaki sorunlarımızın çözümünün anahtarıdır.

Önümüzdeki dönemin tüm bu önerileri hayata geçirmek için önemli bir fırsat olduğuna inanıyoruz.

Beni dinlediğiniz için teşekkür ediyor, başarılı bir konferans diliyorum.

Tüm bu önerilerin hayata geçirilmesi için bu iki günlük konferansın son derece değerli bir zaman dilimi olduğunu tekrar TÜSİAD Yönetim Kurulu adına belirtmek isterim.