TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Cansen Başaran-Symes’in "BÜYÜYEN KOBİ’ler” Toplantısı Açılış Konuşması

Sayın Valim, Belediye Başkanım, Değerli Başkanlar, Sevgili Basın Mensupları, Sevgili Hataylılar ve Antakyalılar,

Sizleri şahsım ve TÜSİAD Yönetim Kurulu adına saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

İnsanlığın ilk yerleşim yerlerinden biri olan, geçmişten günümüze farklı kültürlerin ve farklı inançların bir arada yaşadığı, birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış, özellikle günümüz koşullarında çok daha önemlisi, barış, kardeşlik ve hoşgörü kenti Hatay’da sizlerle birlikte olmaktan büyük mutluluk duyuyorum.

Cami, kilise ve havranın aynı mahallede ve hatta sırt sırta yüzyıllardır sorunsuz bir şekilde varlıklarını sürdürdükleri bu kentimizin kültürüne ve değerlerine ülke olarak çok daha fazla sahip çıkmamız gereken bir dönemden geçiyoruz.

Komşularımızın içinde bulunduğu durum, tüm ülkemizi olduğundan çok daha fazla Hatay'ın da içinde olduğu sınır kentlerimizi etkiliyor. Türkiye’de uluslararası yük taşımacılığı yapan taşıtların yaklaşık % 11’ini bünyesinde barındıran ve kayıtlı araçlarla İstanbul’dan sonra 2.büyük filoya sahip Hatay, komşu ülkelerle yaşanan sorunlardan dolayı ekonomik önemli bir sıkıntı yaşıyor çok doğal olarak.

Benzer şekilde, yaş sebze, meyve ihracatında Türkiye’deki en büyük aktörlerden olan kentin, yine komşu ülkelerle yaşanan sorunlardan dolayı ciddi sıkıntı içine girdiğine de tanık oluyoruz.

Tüm bunlarla beraber, savaş nedeniyle evlerini terk etmek zorunda kalan Suriyeli mültecilerin, kentin şu anki şehir nüfusunun yaklaşık %20’sini oluşturduğunu ve bu yeni nüfusun, şehrin ekonomik iklimine, sağlık, eğitim ve işsizlik konularında ciddi bir etkisi olduğuna tanık oluyoruz.

Evlerini terk etmek zorunda kalan komşularımız için üzülürken, aslında son dönemlerde ülkemizin bir bölümünde benzer sahneleri görmekten de çok derin bir üzüntü içinde olduğumuzu burada bir kez daha sizlerin de huzurunda belirtmek isterim. Aslında ülkemizde yaşanan bu trajedi, bana göre tarifi imkansız acı, bütün ülkenin 78 milyonun sorunudur. Bunu bir bölgenin sorunu olarak hiçbirimiz düşünemeyiz. Ülkemizin bir bölümünde insanlar evlerini terk etmek zorunda kalıyorsa, bizlerin kendi evlerinde huzurlu bir şekilde yaşaması kesinlikle mümkün değil.

Güneydoğu’da devam eden terör hepimizin içini acıtıyor. Dün akşam televizyonu açtıktan sonra uzun süre uyuyamadım. Çünkü dün kaldırılan cenazeler, bugün kaldırılması planlanan cenazeler gerçekten tarif edilecek acılar değil. Her gün bu tür haberler geliyor. Haftalara yayılan sokağa çıkma yasakları hayatı ciddi bir derecede sekteye uğratıyor. Tabi ki terörün önlenmesi, kamu düzeninin sağlanması olmazsa olmaz. Fakat asayiş ve ekonomik önlemlerin yanı sıra birliğimizi, bütünlüğümüzü pekiştirecek önlemlerin de süratle hayata geçmesini ve devreye girmesini hep birlikte arzu ediyoruz.

Coğrafyamızı sarmış olan bir seri kriz ortamı karşısında ülke olarak aslında kendi içimizdeki birlik ve beraberlik çok daha önemli ve bu beraberliği süratle de sağlamamız gerekiyor. Etrafımızda bu denli bir kaos varken, içimizdeki zenginlikleri avantaja çevirerek içeride kaosa düşmeyelim.

Kutuplaşmayı ret edip birbirimizi önyargısız dinleyelim. Bu topraklarda adaleti, refahı ve huzuru baki kılmak için asgari müştereklerimizin ne olduğunu ifade edip, ifade özgürlüğüne saygı çerçevesinde etraflıca konuşup, tartışalım. Bu problemlerimizi diyalogla halledelim.

Vatandaşların hak ve özgürlüklerini kısıtlamadan sorun çözme yeteneklerimizi mutlaka geliştirmeliyiz; Kürt sorununda, terörizme karşı çıkarak sivil ve demokratik bir yeni çerçeve içinde yol almayı başarmak durumundayız. Bu kaos ortamının üstesinden ancak böyle bir yaklaşımla gelebileceğimize inanıyorum.

Bugün Türkiye’nin gündemini teröre ve siyasi gerginliğe teslim edemeyiz, etmemeliyiz. Bir yandan siyasi istikrarı ve toplumsal huzuru ve uyumu sağlayabilmeliyiz, diğer yandan da Türkiye’nin, son derece inandığımız, orta-uzun dönemdeki pozitif ayrıştıracak unsurlarını ele alıp reform alanlarına kesintisiz olarak odaklanabilmeliyiz. Dolayısıyla terörün bizi, Türkiye'nin potansiyelini ortaya çıkaracak reform alanlarından tümüyle uzaklaştırmasına kesinlikle izin vermemeliyiz.

Bugünkü toplantımızın ana konusunu oluşturan “KOBİ’lerde teknoloji” aslında uzun dönemli büyümeye destek sağlayacak en kritik reform alanlarının başında gelmektedir.

Değerli Konuklar,

Günümüzde pek çok platformda teknolojinin gelişimi ile dijitalleşen bir dünyadan bahsediyoruz.

Dijital dünyanın 2016 görünümüne şöyle bir bakarsak;
7.3 milyar dünya nüfusu
3.4 milyar internet kullanıcısı
3.8 milyar mobil kullanıcı
2.3 milyar sosyal medya kullanıcısından bahsedebiliriz.

Bu kapsamda dijitalleşme müşteri beklentilerinden dağıtım kanallarına ve üretim metotlarına kadar bir kurumun iş yapış süreçlerinde de hemen hemen her şeyi değiştiriyor. Eskiden günlerce sürebilen üretim işlemlerinin şayet doğru teknolojiyi kullanıyorsak dakikalara inmesi, müşteri sistemlerinin kontrolünün 7/24 sağlanabilmesiyle çözüm ve hizmet geliştirme kapasitesinin artması dijitalleşmenin şirketlere sağladığı avantajlardan yalnızca birkaç tanesi.

Bugün yanıbaşındaki bilginin değerini bilen kurumlar artık çok büyük miktarlardaki bilgiye daha önce olmadığı kadar kolay erişebiliyor. Büyük veri, nesnelerin interneti gibi kavramlar hayatımızda önemli bir yer tutmaya başladı ve hayatımızın her alanına bundan sonra çok daha fazla girecek. Bu kavramların önemine dair bir örnek vermek gerekirse; McKinsey araştırmasına göre Nesnelerin İnterneti 2025'de 4 ile 11 trilyon $ arası ekonomik etki yaratacak. Bu global milli gelirin %11'i demek.

Söz konusu dönüşüm sadece dijital teknoloji sektörlerini etkileyen bir dönüşüm değil. Her sektör, her alan bundan etkilenecek. Dünyada “4. Sanayi Devrimi” olarak adlandırılan, tüm sektörleri ve her büyüklükteki işletmeyi etkileyen küresel bir dönüşüm yaşanıyor. En basit anlatımla, Sanayi 4.0, bilgi-iletişim teknolojileri ile makinaların ve değer zincirindeki üreticilerin birbirine bağlı çalıştığı üretim modeli olarak tanımlanabilir. Sanayi 4.0’ın sunduğu yöntem ve teknolojilerle hızlı, hatasız ve esnek üretim yöntemleri uygulanabiliyor. Bu şekilde hem düşük maliyetlerle kişiselleştirilmiş ürünler üretilebiliyor hem de sanayide hepimizin arzu ettiği verimlilik artışını sağlanmış oluyor.

Bu yıl Ocak ayında gerçekleştirilen Davos Ekonomi Zirvesi’nin ana konularından biri de dördüncü sanayi devrimi diye adlandırılan SANAYİ 4.0. idi. Çünkü ekonomi bilgi ve iletişim teknolojileri ile internetin gücüyle bambaşka bir boyuta evriliyor. Forum’da gerçekleşen tartışmalarda yapay zeka, bulut teknolojileri, 3 boyutlu yazıcılar ve robot teknolojileri en çok öne çıkan yatırım ve inovasyon alanlarıydı.

Aynı şekilde Avrupa iş dünyasının da rekabet edebilirliği açısından başta KOBİ’ler olmak üzere yeni teknolojilere yatırım yapılması gereği dile getiriliyor.

AB ekonomisi için ana hedef, tüketici / kullanıcı odaklı internetten “sanayi interneti”ne geçiş. Endüstriyel internet yazılım ve uygulamalar aracılığıyla küçük değişiklikler yaparak büyük kazanımlar elde etmeyi sağlayacak. Özellikle verimlilik artışı anahtar kazanım olarak görülmekte.

Dönüşüme ayak uydurabilmek ve verimliliği arttırmak için yıllardır süregelmiş üretim ve iş yapma yöntemlerini sorgulamak ve yaratıcı düşünerek bunları yeni düzene uygun bir biçimde yapılandırmak tüm işletmelerde büyüme için geleceğin anahtarı.

Türkiye’deki KOBİ’ler ile yeni AB üyesi olmuş ülkelerdeki KOBi’ler, iş gücü verimliliği açısından karşılaştırıldığında, özellikle küçük işletmelerin işgücü verimliliğinin AB ülkelerindeki aynı grubun ortalama verimliliğinin altında olduğu görülmektedir.

Ülkemizde, kamunun KOBİ’lere genellikle finansman desteği sağlamak üzere politikalara odaklandığını görüyoruz. Oysa, “modern yönetim uygulamaları” ile şirket performansı arasında ciddi bir ilişki olduğunu ortaya koyan sonuçlar, TÜSİAD olarak bizim yaptırdığımız raporlarda da ortaya çıkıyor.

Bu da, KOBİ’lerin finansmana erişimden çok daha temel sıkıntılarının olduğunu ortaya koyuyor. TÜSİAD olarak, Türkiye’de KOBİ’lerin diğer benzer ülkelere göre neden daha az büyüdüklerinin, işgücü verimliliklerinin görece neden daha düşük olduğunun ayrıntılı bir şekilde araştırılmasını hedefleyen “KOBİ’lerin Büyüme ve Verimlilik Dinamikleri” projesini başlattık. Söz konusu çalışmamızı TÜİK ile yapacağımız anket çalışması ile destekleyerek, küçük ve orta boy girişimleri büyük işletmelerle karşılaştırmayı planlıyoruz.

KOBİ’lerin büyümesini hedefleyen ve TÜRKONFED ile birlikte yürüttüğümüz bir başka önemli projemizi ise biraz sonra, Başkan Yardımcımız Şükrü Ünlütürk detaylı olarak anlatacak. Bölgelerarası Ortak Girişim Projesi, BORGİP Projemizin önemli bir ayağını da, o firmalarda teknoloji kullanımının artırılması ve KOBİ’lerin, nihayetinde bu Dijital Dönüşümü yakalayabilmeleri oluşturuyor ki bugün panelimizde bu konuları ele alacağız.

Bugünkü toplantımızın tüm katılımcılarımız için verimli geçmesini diliyor, etkinliğin düzenlenmesinde emeği geçen herkese teşekkürlerimi sunuyorum.